Taif Yolculuğu

Saat: 24:00 ve Taif’e inmek üzereyiz...
Resulullah (a.s)’ın bir umutla geldiği şehir...

Dayıoğullarından bir umut, belki İman ederler, belki
İman edenlerin ilki olurlar,
Resulullah (a.s)’ı korurlar diye çıkış yolu aradığı şehir...
Resulullah’ın taşa tutulduğu, dağların dile geldiği şehir;
Cebrail (a.s)’ın; emret iki dağı birleştirip helak edelim dediği
şehir...
Taşlanıyor, yüzüne doğru mübarek kanlarının aktığı şehir...
“Hayır helak eyleme, benim kavmim bilmiyor” dediği şehir...sonra İman edeceklerdi velhasılı...
Kendilerine gül uzatmak isteyen rahmet Peygamber’inin
kıymetini bilemeyen şehir...
Zeyd Resulullah (a.s) ‘ın etrafında pervane gibi dönüyor,
taşların ona ulaşmasını önlüyordu...
Sonrasında kandan kırmızı bir heykele dönmüştü Zeyd
(r.a)...
Ona zarar gelmesin, onun Zülfü yere düşmesin diye kendini siper etmişti...
Türkiye’de de İslam ayaklar altına alınmasın,
Resulullah’ın sünnetine, emanetine zarar gelmesin diye

Müslüman milletimiz Zeyd misali kalkan oldular, siper ettiler
bedenlerini tanklara karşı, silahlara karşı...
O gün Taif’ti, bugün Türkiye oldu...
Zaman ve mekanlar farklı ama duruş ve İman her zaman
aynı...
Zaman ve mekanlar farklı ama İslam’ı ve Müslümanları
yok etmek isteyenler aynı kişilikler...
Ve karanlığın en zifiri olduğu an güneş doğuyordu...
Taif çıkışında yorulan, işkencelere uğrayan Peygamber’imiz (s.a.v)’e ve Zeyd (r.a)’a üzüm salkımı ikram eden Addas
(r.a) çıkageliyordu...
Zeydler ve Addaslar olduğu müddetçe birliğimizi bozamazlar, bize zarar veremezler biiznillah...
Ne Mutlu Zeyd olanlara...
Ne Mutlu Addas olanlara...
Meydan nöbetlerinde mümin kardeşlerimize ikram eden
Mado, Kervan gibi ismini sayamadığım birçok kuruluş ve şahıslar o günlerde Addas oluverdiler...ne Mutlu onlara...

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp