İkircikli Dünya

Toplumun değer yargıları değişiyor…
İnançlarımız bile, menfaate dayalı inanış biçimlerine dönüşüyor…

Dinin emirleri, toplumun faydasına olduğu zamanlarda
kutsallaşıyor…
Dinin emirleri, toplumun faydasına değilse, değer ve kıymet dahi verilmiyor…
Makam ve mal sahipleri, dinin emirlerini, kendi hegomanyaları için yüceltiyor ve değerli buluyor…
Kendi hegomanyalarına ve yaşantılarına uymuyorsa, yüzünü dönüp bakmıyor bile…
Aslında, tarih boyunca bu böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam etmektedir…
Tevhid esasına dayalı olmayan inançlarda, bu sonucun
olması mukadderdir…
Dİn, Allah tarafından gönderilen nizam ve kanunların ortak adıdır…
Din sadece sözlerle ifade edilen veya geleneklerle yaşatılan bir yaşam biçimi değildir…
Din, Allah’ın nizamıdır…
Dİn, bizim kendi dünyamızı ve hevamızı yaşatmak için
bir meteryal değildir…

Din, bizim oyuncağımız değildir…
Nitekim Kuran-ı Kerim’de bu konu çok açık bir şekilde
bize anlatılmıştır;
“…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı
ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde
ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta
olduğunuzdan habersiz değildir.” (Bakara/85)
İşimize geldiği zaman, Allah’ın kitabına bakıp, işimize
geldiği zaman, günümüzün kanunlarına sığınamayız…
Böyle bir inanış şeklini Allah kabul etmiyor…
Ramazan’da Müslüman, Şevval’da kapitalist…
Ömer Hayyam’da bu konuyu bir dizesinde çok güzel ifade
etmiştir;
“Bir elimizde kadeh, bir elimizde Kur’an,
Bir helaldir işimiz, bir haram,
Şu yarım yamalak dünyada,
Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman.”
Şimdi gelelim günümüzün problemlerine ve çözümüne…
Nolacak sonumuz…
Ne olacak bu ülkenin durumu…
Ekonominin durumu düzelecek mi?
Bu soruları bugünlerde herkes soruyor…
Kapıdan ilk giren dostlarımız, bu soruları soruyorlar…
Durumun düzelmesi, tamamen toplumsal olarak düzelmemize bağlı…
İmanı mükemmel bir nesil olduğumuz gün…
Ahlakı ve adaleti ayakta tuttuğumuz gün…
İkiyüzlülüğü, menfaatçılığı değil, kardeşliği ve yardımlaşmayı yaşattığımız gün…
Allah’ın nimetlerine şükrettiğimiz ve paylaştığımız gün…
Her şey kendiliğinden düzelecektir…
Yoksa her şey elimizden bir bir kaymaya devam edecektir…

Yoksa hiçbir şeyin bereketi kalmayacaktır…
Yoksa yarın, bugünümüzden daha kötü olmaya devam
edecektir…
Allah bizim kalplerimize ve yaşantımıza bakıyor ve ona
göre de yeryüzüne rahmetini gönderiyor…
Kural bu…
Nasıl yaşarsak, ona göre de toplumsal adalet ve toplumsal huzur geliyor…
Allah’ın kuralı bu…
Dünyanın toplumsal kuralı bu…
Dünyanın çivisi çıktıysa, toplumsal bozulma yaygınlaştıysa, kim düzeltebilir ekonomiyi…
Kim düzeltebilir eğitimi ve aile düzenini…
Yeryüzünde akan mazlum kanları var iken…
Yeryüzünde birileri doyarken, binlerce insan açlıktan
ölüyorken…
Yeryüzünde hayvanlar bile insanoğlunun egosu sebebiyle katledilirken….
Tüm dünya Avustralya’da, develerin öldürülüşünü izledi… Binlerce deve otomatik silahlarda katledildi…
Bu hunharca katliamların yaşandığı zalim dünyada, hangi rahmeti, hangi huzuru bekliyoruz…
Gökyüzünden bir rahmet eli, gözyaşlarımızı silecek mi
zannediyorsunuz…
Gökten bir yardımın gelmesini mi bekliyorsunuz…?
Önce kalplerimizi ve bakış açılarımızı, inancımızı ve değer yargılarımızı düzelterek başlayabiliriz…
Önce kendi nefislerimizden başlayarak, ailemizi ve kapılarımızı düzelteceğiz, sonrasında sokağımızı ve mahallemizi,
sonrasında da ülkemizi ve dünyamızı güzellikler kendiliğinden kaplayacaktır…
Selam ve dua ile kalınız…

Facebook Twitter E-Mail Whatsapp