Allahın Hikmeti
Bugün bir dostum ziyaretime geldiler…
“Nolacak bu memleketin hali” diye sordular…
Tartışmalardan çok yorulduğum için,konuların açılmasını istemediğim için,cevap vermek istemedim…
Çevremizde o kadar çok tartışmalara şahit olduğum için,tartışmalarla bir adım bile yol katedilmediği için, gündelik olayları ve siyasi gündemi konuşmaktan yorulduğum için, es geçmek istedim…
Zira,herkes her konuyu çok iyi biliyor…
Tartışmalara dalmak, sadece kalpleri birbirinden uzaklaştırıyor…
Mesele konuşmak değil,adım atabilmek ve icraat ortaya koyabilmektir…
Olayları sürekli konuşmak,önemli meseleleri kıymetsiz hale getirebilir…
Bu sebeple, bende arkadaşın sorusuna,şu cevabı verdim;
“Ben Allah’ın işine karışamam,Allah en iyisini bilendir.”…
“Allah’ın hikmetinden sual olunmaz.” dedim…
Evet, Allah'ın yaratıcı gücü karşısında sebep aranmaz…
Sünnetullah işlemeye devam ediyor…
Allah’ın hükmü işlemeye devam ediyor…
Bizlerde rüzgarın önündeki kuru yaprak gibi savrulup duruyoruz sağa ve sola…
Allah herşeyi en iyi bilen ve bildirendir…
Bizim hayır bildiğimiz,hakkımızda kötü çıkabilir…
Bizim şer bildiğimiz,hakkımızda hayır olabilir…
En güzeli, Allah’ın hükmüne teslim olmak ve en güzel olana tabi olarak bir yaşam sürdürmektir…
Bu sebeple ateşli tartışmalara dalarak,birbirimizi üzmeyelim,haktan ve adaletten asla şaşmayalım…
Nasreddin hocanın hikayesinde anlatıldığı gibi,Allah’ın hikmetinden sual olunmaz arkadaşlar…
“Bir gün Hoca, köyüne dönerken ulu bir ceviz ağacının altına soluklanmak için oturmuş. Ağacın yanında bal kabağı tarlası varmış. Hoca:
– Hey güzel Allah’ım, demiş, kavuğum kadar bal kabağının serçe parmağım kadar sapı var. Şu boylu poslu ağacın meyveleri eşeğin gözü kadar bile değil.
O böyle tefekkür ededursun, bir ceviz pat diye alnına düşmez mi? Alnı ceviz gibi şişmiş.
Hoca bir cevize, bir kabaklara bakıp:
– Güzel Allah’ım, demiş, sözümü geri aldım. Altında oturduğum ağacı ya bal kabağı ağacı yapsaydınl”
Son günlerde yaşadığımız, son gündem olaylarıyla ilgili diyeceğim tek söz,”Allah’ın dediği oluyor…”
Bir millet neye layıksa,Allah’ta ona göre herşeyi tayin ediyor…
Nitekim, Rad süresi 11.ayeti kerimede şöyle buyurulmaktadır;
“Kişinin önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipçiler vardır. Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da bulunmaz.”
Yine Rabbimiz,Enfal süresi 53.ayeti kerimesinde de, günümüz gelişmelerinin nasıl olacağını apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır;
“Bu böyle olmuştur; çünkü Allah, bir topluluğa lutfettiği nimetini, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez ve Allah her şeyi işitip bilmektedir.”
Allah verdiği bir nimeti durup dururken, nimete mazhar olan kulda bir değişiklik meydana gelmeden geri almaz, zıddı ile değiştirmez. Önce insanlar, Allah’ın hoşnut olmadığı bir şekilde değişirler, öz değerlerine yabancılaşırlar, ellerindeki nimetin şükrünü yerine getirmez, onu gerektiği yerde, gerektiği gibi kullanmazlar, şımarırlar, nimetlerin Allah’ın lutfu ile ilişkisini unutur, kerameti kendilerine mal ederler; güç, servet, ilim, iktidar gibi ilâhî nimetleri zulüm için kullanırlar...
İşte böyle değişen ve bozulan insanların elinden nimet, onu veren Allah tarafından alınır ve yerine zıddı (felâket, mahrumiyet, sıkıntı) verilir…
Nasıl yaşıyorsak,öyle de yönetiliriz…
Nasıl inanıyorsak,ona göre de Allah bizim önümüzü aydınlatacaktır…
Selam ve sevgi ile kalınız...